Journal Name:
- Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Hicrî I. yüzyılın sonlarına doğru İslam toplumlarında ortaya çıkan ve Kelam ilminin doğuşunu hazırlayan etkenler müslümanların teorik ve pratik olarak yabancısı olmadıkları hususlardır. Bir başka deyişle, hâdiselerle kelamî düşünce arasında çok yakın bir irtibat vardır. Bu sebeple hiçbir dönemde Kelam biliminin konularından "akide" soyutlanmış değildir. Ama ne var ki, tarihsel süreçte şartlara göre sorunların alanında kimi daralma ve genişlemelerin olduğu söylenebilir. Böyle olması da gayet doğal karşılanmalıdır. Örneğin, hicrî I. yüzyılda ortaya çıkan hemen hemen ilk problemlerden birisi de 'büyük günah' (mürtekibü'l-kebîre) sorunudur. Hiç şüphesiz bu sorunun, Emevî yönetiminin şûradan saltanata dönüşüyle kuvvetli bir irtibatı vardır. Yine mütekaddimin Kelam tarihinde zuhur eden 'cebir ve ihtiyar' meselesi, asla bizantinist bir sorun olmadı. Aksine, Emevî yönetiminin, mevcut siyasî anlayışı cebircilikle örtüştürmesi sonucu siyasetin itikâdileştirilmesi ile gündeme taşındı. Hâkeza, rızık ve helâl malla ilgili sorunlar, aynı tarihlerde İslam servet dağılımında meydana gelen içtimâî adaletsizliklerle bağlantılıdır. Bu örneklendirme listesini çoğaltmak mümkündür. Bize düşen her çağın, evvelâ sorunlarını iyi anlamak ve kendi çağımızdaki sorunlara çözüm önerileri getirmektir. Bu alanda Muhammed Abduh'un (1849-1905) 'Tevhîd Risâlesinde yaptıkları örnek olarak gösterilebilir. Çünkü onun yaşadığı 19. yüzyıl mantıkçı pozitivist bilim anlayışının Batı kanalıyla Batı-dışı Müslüman toplumları etkilemeye başladığı bir dönem olduğu dikkate alınırsa, onun 'gayb âlemi'sorunu çevresinde niçin yoğunlaştığı fark edilebilir. Çünkü Batı medeniyeti bilgi problemi bağlamında 'gayb âlemini' inkar ederek meydan okuyordu. Yine Abduh, nübüvvet ve risâlet konularında yoğunlaştı. Zira, çağdaş medeniyet anlayışı nübüvvet ve risâlet konularına kayıtsızdı. Bu risâlenin muhtevasında İslam'ın yayılış tarihiyle alakalı olarak müsteşriklerin itirazlarına verilen cevaplar da 'hadiseler-fikirler' bağlamında ele alınıp değerlendirilmiştir. Kelamda 'yenilenme' dediğimiz zaman da 'akîde' ile ilgili meseleleri soyutlama değil, bilâkis, her asrın müşkilleri karşısında Kelamın, varlık sebebi gereği, zorunlu olarak toplumun din anlayışlarına istikâmet verme ve çözüm önerileri sunması dikkate alınmalıdır. İşte içinde yaşadığımız yüzyılın hâlâ geçerli sorunlarından birisi de 'modernite-sekülerizm' ilişkisi ve bu anlayışın inanç coğrafyalarında yol açtığı çatlaklıklardır.
FULL TEXT (PDF):
- 1