The One Who is Seen but Unable to See in “Yatık Emine” by Refik Halit Karay
Journal Name:
- Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author |
---|---|
Abstract (2. Language):
“Yatık Emine” is one of the stories in Memleket Hikâyeleri (1919) by Refik Halit Karay. At first sight, it is similar
to the other stories in the same book; that is, the story is also about his experiences in Anatolia during the years of
his exile. Anatolia is depicted as a socially and geographically undeveloped region, neglected by the government,
with selfish governors and a morally hypocritical place. In order to represent these characteristics of Anatolia more
dramatically and effectively, the author includes Emine’s story. The story is about Emine’s exile from Ankara to a
small town by the governorate due to her “morally improper” behaviors which ends with her tragic death in this
small town. Her tragic life shows how the Anatolian people and the government officers lack mercy, honesty and
morality. Nevertheless, through a close reading, it can be seen that this text paves the way to new interpretation
possibilities that surpass the “intention” of the author. Emine’s story points out what it means to be a woman, a fallen woman, in a patriarchal society, and how the right of subjectivity is taken from the hands of a woman who
is labeled as a “prostitute” by the government, society and even the author himself as represented by the narrator’s
attitude. This article aims to find out the process and the meaning of Emine’s deprivation of her subjectivity.
Throughout the article, the issue of subjectivity, “seeing/being seen by/not being seen/not being able to see" that
is, “matter of seeing ” is the focus of the article and is argued in the light of theoretical approaches in Varlık ve
Hiçlik (2014) by Jean-Paul Sartre and in Görme Biçimleri (2003) by John Berger. The article proves that Emine’s
conversion into an object, her being labeled due to the view of the others, Emine’s ignorance in realizing this
fact and her consent to the way others see her, that is, her deprivation of her subjectivity, is closely related to the
patriarchal view towards women.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
“Yatık Emine” Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri (1919) kitabı içindeki hikâyelerden biridir. İlk bakışta
Refik Halit’in aynı kitap içinde yer alan diğer hikâyelerine benzer; hikâyelerinden yazarın sürgün yıllarında tanık
olduğu Anadolu mercek altındadır. İstanbullu yöneticiler tarafından kendi kaderine terk edilmiş, soysal ve coğrafi
açıdan gelişmemiş, yöneticileri ve halkı çıkarcı, ahlaki yönden ikiyüzlü olan bir Anadolu anlatılır. Anadolu’nun
bu cephesini çok daha çarpıcı ve dokunaklı bir biçimde yansıtmak isteyen yazar bu fona Emine’nin hikâyesini
yerleştirmiştir. Hikâyede Ankara’da çeşitli olaylara sebep olduğu için “uygunsuz takımından” addedilen
Emine’nin Valilik tarafından küçük bir kasabaya sürgün edilmesi ve bu kasabada ölümle neticelenen dramı
konu edinilir. Bu dram Anadolu halkının ve yöneticilerinin ne denli acımasız, ahlaksız ve sahte olduklarını
daha da görünür kılar. Ancak hikâyeye yakından bakıldığında “Yatık Emine”nin okura yazarın “niyet”ini aşan
bir şekilde okuma ve yorumlama imkânı sunduğu görülür. Emine okura erkek egemen bir toplumda bir kadın,
düşmüş bir kadın olmanın ne demek olduğunu; devletten, halka, halktan hikâyenin -anlatıcının tavrı üzerinden
düşünüldüğünde- yazarına varana dek “orospu” damgası yemiş bir kadının eril bir yaklaşım üzerinden özneliğinin
nasıl elinden alındığını gösterir. Bu makale Emine’nin özneliğinin elinden alınış sürecini ve bunun ne anlama
geldiğini yorumlamayı amaçlamaktadır. Öznelik meselesi makale boyunca “görme/görülme/görmezden gelinme/
görememe” kısacası bakış meselesi odağa alınarak Sartre’ın Varlık ve Hiçlik (2014), John Berger’in Görme
Biçimleri (2003) adlı kitaplarında öne sürdükleri kuramsal yorumlar ışığında tartışmaya açılmaktadır. Makale,
Emine’nin herkes tarafından gözlenen, seyirlik bir nesneye dönüştürülmesine, gözlenen Emine’nin gözleyenin
bakışına göre konumlandırılmasına karşın onun kendisini hiçbir şekilde göremeyişinin, başkalarının bakışına razı
oluşunun, bu bağlamda da özne olamayışının kadına yönelik ataerkil bakışla yakından ilintili olduğunu ortaya
koymak amacındadır.
- 1