You are here

MEHMET AKİF VE MEDENİYET

Journal Name:

Publication Year:

Author Name
Abstract (Original Language): 
Sayın Belediye Başkanım, kıymetli meslektaşlarım, sevgili öğrencilerimiz, kıymetli misafirler, itiraf edeyim böyle sıcak cömert bir mekân bulacağımı tahmin etmiyordum. Dolayısıyla emeği geçen başta sayın rektörümüz ilgili meslektaşlarımız olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Bir de son Şerif Hocamızın Kırkpınar havasını andıran bu davetinden sonra insan kendini karate filminden çıkmış ergen gibi hissediyor. Var mı bana yan bakan? Ve o duyguları herkes hissetmiştir. Teşekkür ediyorum. Ben bu bölgenin bir insanıyım, dolayısıyla Pamukkale Üniversitesi aynı zamanda benim de üniversitem. Sayın rektörle de hem meslektaş, hem hemşeri, hem de dostluk ilişkimiz var. O yüzden bu davetleri için de nezaketleri için de çok çok teşekkür ediyorum. Burada bulunan benim pek çok uzun sürelerdir tanıdığım meslektaşlarım var. Onların arasında olmak da insanı tabiatiyle heyecanlandırıyor. Söz çok önemlidir. Sıradan bahsedip geçiyoruz ama varlık âlemindeki belki bizim varlığımıza anlam katan en önemli değerimiz kullandığımız sözler kavramlar, “üslubu beyan aynıyla insan” demiş eskiler. “Söz söz ola kese savaşı, söz söz ola kestire başı.” Biz insanız ve insanların iletişimi öncelikle söz ile olur. Mart ayı bizim millî derneğimizde, millî kültürümüzde pek çok anlamlı hadisenin temerküz ettiği bir mevsim, baharın yeniden doğuşunu müjdelediği gibi Mart, aynı zamanda bizim bir millet olarak, bir toplum olarak bu dünyadaki ve varlık âlemindeki iddialarımızı adeta yine sıfırdan neşet ettiren bir mevsimin başlangıcı gibi tarihimiz de öyle değerlendirmek lazım. Ve bu başlangıcın belki de en canlı şahitlerinden biri Mehmet Akif Ersoy. Şöyle bir dünya hayal edin: Bilinen dünyanın %90’ına yakın kısmının üç beş Avrupa ülkesi tarafından işgal edildiği ve bu bilinen dünyanın tamamına yakın kısmının insanlarının da köleleştirildiği, onların kimliklerine dair her ne değer varsa hakir görüldüğü, hor görüldüğü bir dünya. Dünya haritasını gözümüzün önüne getirirsek bu söylediklerim daha belirgin hale gelir. O dünyada, yani dünyanın %85-90’nın köleleştirildiği bir dünyada, insanlık onurunu temsil eden %10-15’i biz oluşturuyorduk, bizim dışımızda hemen herkes teslim olmuş ya da teslim alınmış idi. O kader anında eğer biz de teslim olmuş olsaydık, adeta insanlığın iflası söz konusu olacaktı. O tarihleri en güzel ifade eden mısralardan biri de Yahya Kemal’e aittir.
815
820