THE ENDURANCE OF EARTHS AS BUILDING MATERIAL -AND THE DISCREET BUT CONTINUOUS CHARM OF ADOBE
Journal Name:
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Kerpiç Afrika'da Batı Sudan bölgesinde ve İran yaylalarında
egemen yapı türüdür, Irak, Indus ovası, Meksika ve Peru büyük
bölgelerinin eski tarihinde büyük yapılarda kullanılmıştır. Eski
dönemlerde Kuzey Çin ve Ukrayna'da bile yaygın yapı türü
sayılabilir. Bugün birçok ülkede yapı tarzı olarak canlılığını
korumaktadır. Hindistan'da çağdaş büyük konut topluluklarında
kerpicin önemli yeri vardır.
Gerek kerpicin en eski örnekleri gerek günümüzdeki yaygınlığı
açısından Anadolu'nun bu ülkeler arasında bile seçkin bir yeri
var. Buna karşılık, dilimizde kerpiç konusunu bugünkü yaygın
sorunlar ve türler açısından tartabilmek için yeterli terim yok.
Türkiye dış ülkelere açılma kararını kesin veren birkaç ülke
arasında bulunmasına rağmen en kapalı toplumlardan biri olarak
kalmıştır. Gelecekte dilimize kerpiç ile ilgili yeni terimlerin
girmesi gerekecektir. "Kerpiç" teriminin kendisini dar veya
geniş anlamda mı kullanmak gerekir kestiremiyorum. "Kerpiç"
bazı kimselerce toprak malzeme için, belki bir çoğunluk
tarafından ise pişmemiş tuğla anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca
kerpiç çok killi ve diğer ülkelerde "yaş" denilen yöntemle
şekillendirilen toprağı anımsatmaktadır. Böylece daha kumlu ve
"kuru" yöntemle şekillenen topraklar için geçerli olduğu belli
değildir. Bununla beraber ülkemizde bu anlamda da kullanıldı.
Bu özette "kerpiç" terimi geçecek, fakat daha geniş çerçeve
gereken yerlerde "toprak" terimi kullanılacaktır.
Toprak yapılar bugün de dünyada çok yaygın. Kır ve köylerdeki
yapı türlerinin değiştirilmesi gereği olmadığı artık birçok
kimse tarafından anlaşılmakta. Bu durumda topraktan yapıların
üstünde çalışmak ve elde bulunanları korumak gerekiyor.
Toprak yapıların ucuzluğu ve dayanıklılığı açıkça belirlenmiş
değil, fakat ileri sürülüyor. Belirleme yapıldığında toprak
yapıların yalnız başka çıkar yol olmadığı durumlarda değil,
daha yaygın koşullarda yararlı olduğu ortaya çıkabilecektir.
Sanayileşmiş ülkelerin bir kesiminde 1930'larla 1950'ler
arasında toprak yapılara ilgi gösterildi. Bu dönem içinde
çabalar malzemeyi killi kerpiçten uzaklaştırmak, ve kumlu
toprakların kalıplar içinde sıkıştırılması yöntemini (pise"
veya rammed earth) geliştirmek üstünde yoğunlaştı. Son on yıl
içinde toprak yapılara duyulan ilgi ise dünyada çeşitli
yörelerin yapılarını ve yapı geleneklerini korumak amacına
bağlıdır. Bunun sonucu ilgi tekrar killi kerpice yönelmiştir.
Kerpiç yapı sorunları su ile kil ilişkileri üstünde
odaklanmaktadır. Kerpiç yapıların statik ve dinamik'i
üzerinde incelemeler gelişmemiştir. Dünya üstünde deprem
zararlarının yarıdan fazlası kerpiç yapılara bağlandığından,
önümüzdeki yıllarda bu incelemelerin gelişmesi beklenebilir.
Kerpiç Batı Sudan'da çember duvarlı ve çalı Örtülü ufak
yapılardan başlayarak büyük bir çeşitliliğe ve zenginliğe
ulaşmıştır. Yapılar bugün de çoğunlukla tek katlıdır. Belki
Müslümanlıkla beraber dört köşeli yapılar bölgeye girmiş ve
beraberinde toprak kaplı düz damları da getirmiştir. Düz
damların daha büyük ağırlığı birçok Afrika ülkesinde dayanak
duvarları ve payandalar gerektirmiştir.
Ateş tuğlasının Batı Sudan'a I4nc. yüzyılda girdiğini kabul
edersek, bu yapı malzemesi altı yüz yıldır kerpicin önemini
azaltmamıştır. Kerpiç, İran'la beraber Batı Sudan'da,
kullanılan yöntemin tersine "yontu" saydığımız yapı düzenlerine
ulaşmıştır.
Yemen bölgesi ve Fas' ta kerpiç ile çok yüksek yapılar meydana
getirilebilmektedir. Eski dönemlerde Peru'da çok yüksek
duvarlar, Irak ve iran'da dolgu büyük yığınlar (ziggurat)
yapılmıştır.
Eski dönemlerle ilgili bilgilerin ağırlığı yazıda İran, Irak ve
Anadolu'ya verilmiş, günümüzdeki Anadolu'nun çeşitli yöreleri
içinde Ulupınar köyleri, Balaban, Harran, Lice, Muradiye, orta
yayla ve Mudurnu'ya kısa göndermeler yapılmıştır.
Kerpiç yapılarda çeşitli dayanıksızlıkların giderilmesi bundan
sonraki çalışma gündemidir. Dayanıksızlığa yol açan süreç ve
unsurlar arasında kükürt tuzu ve diğer tuzlar eriyikleri, suyun
temellerden yukarı tırmanması, temellerin yeterli olmaması,
kerpiç "tuğla" döşeme yanlışları, toprağın az sıkıştırılmış ve
gevşek olması, rüzgâr, kar yığılması ve nemin duvar içi yoğunlaşması
vardır. Yapıların dayanıksız bölüm ve yerleri temel ve üstü, dış
yüzeyler, köşeler, aralıklar ve eğimli yerlerde bulunan
duvarlardır.
Koruma için kullanılan yapay polymer'lerden şimdiye kadar kesin
sonuç alınamamıştır.
Duvarlardaki kurumuş ve gevşek kerpiç yaş yöntemle yapıldığında
esnek ve yuğurulmuş bir görüntü vermektedir. Geçmişte ortaya
çıkan kasaba dokuları bugünkü kentlerin tersine "koordinat"sız,
"parselasyon"sug, esnek tasarımlı, havaya açık, tekrarsız, yer
kaybı azdır. Bu kasabalar toprak "rant", kümelenmelerine
ve beceriksiz "Öngörü" planlarına bağımlı olmadan ortaya
çıkmıştır.
Bazı gözlem ve sonuçlar:
Bir taraftan kerpicin iç yapısı, diğer taraftan duvarların
statik ve dinamik'ini incelemek gerekir. Bununla beraber bu iki
çeşit araştırmayı birbirinden kesin ayırt etmek kolay değildir.
Kerpiç yapı tekniklerinde komşu bölgeler arasında farklar, uzak
bölgelerde ise benzerlikler vardır. Bu, kerpicin tür yayılmaları
ile değil yöreler içinde geliştiği izlenimini vermektedir.
Ülkeler içinde de kerpiçte tek yönlü bir gelişme gözükmemekte,
çeşitli yöntemler zaman içinde birbirinin yerine geçmektedir.
Kerpicin tabakalarla döşenmesi ile tuğla şekline dönüştürülmesi
arasındaki ilişkiler ve karşıtlıklar yeterli derecede
incelenmemiştir. Arizona, Batı Sudan, îran, Eskişehir ve Kayseri
bölgelerindeki kerpiç yapıları kerpiç tuğla geleneği içinde
düşünmek zordur. Arizona ve New Mexico*da son dört yüz yılın
yapılarında Ispanyollarca getirilmiş bir tuğla düzeni eski
düzenin yerine geçmiş sayılmaktadır.
Toprak yapıların statik ve dinamik'i taşla beraber tutulmuş,
böylece ayrıntılı bir inceleme görmemiştir. Ahşapla beraber
kullanılışında çeşitli sistem farkları iyi bilinmekten çok
uzaktır. Bu konuya girildiğinde en ilginç örnekler Anadolu ve
İngiltere'den çıkabilir.
Toprağın çeşitleri şimdiye kadar yapıldığından çok daha fazla
inceleme gerektirir. Ayrıca, suyun gözeneklerdeki, hydroxyl
halindeki ve kil parçacıklarına yapışmış durumdaki davranış
farkları ele alınmamaktadır.
Yazd II belgeleri için Ayşıl Tükel Yavuz'a teşekkür ederim.
FULL TEXT (PDF):
- 1
37-68