TRANSPLANTATION IN DIABETIC PATIENTS
Journal Name:
- Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Transplantasyon, son dönem böbrek yetersizlikli hastaların tedavisinde 1960'h yılların başından itibaren sık olarak kullanılmaya başlanmış bir tedavi yöntemidir. Îlk yıllarda diyabetik hastalarda alınan transplantasyon sonuçları oldukça başarısız olmasına rağmen, gerek immunosupressif tedavi rejimlerinde, ge¬rekse diğer tanı ve tedavi yöntemlerinde kaydedilen gelişmeler ile bu hastalarda da, diğer nedenlere bağlı böbrek yetersizliklerdekine yakın oranlarda basan sağ¬lanabilmektedir (1-3).
Diyabetik Hastalarda Böbrek Transplantasyonu tndikasyonları
Böbrekleri yeterince fonksiyone etmeyen diyabetik hastaların tümünde böbrek transplantasyonu indikasyo-nu vardır. Böbrek yetersizliği ortaya çıktıktan sonra, hangi aşamada transplantasyonun yapılması konusun¬da fikir birliği yoktur. Genel bir kural olarak kabul edilen, diyabetik hastalarda "diğer nedenlere bağlı böbrek yetersizliklerine göre daha erken transplantasyon yapıl¬ması ile daha olumlu sonuçların alınabileceğidir. Bu görüşe göre serum kreatinin düzeyinin 5 mg/dl'nin üzerine çıkması, kreatinin klirensinin de 15 ml/dak, hatta bazı yazarlara göre 20 ml/dak'nın altına inmesi ile transplantasyon indikasyonu ortaya çıkmaktadır (4). Diyabetik hastalarda, transplantasyon için kontrindi-kasyon sayılabilecek hiç bir faktör yoktur. Önceden riskli olarak kabul edilen ileri yaşlı hastalara da artık transplantasyon rahatlıkla yapılabilmektedir. Burada daha önemli olan kronolojik değil, biyolojik yaştır.
Transplantasyon Öncesi Değerlendirme
Diyabetik hastaların transplantasyon öncesi dönem¬de yapılan klinik ve laboratuar incelemeleri genellikle diyabetik olmayanlarınkine benzemektedir. Bununla birlikte, latent ve asemptomatik seyredebildi bir koro-ner iskemisini açığa çıkarabilmek amacı ile, bu hasta-
lara rutin olarak talyum sintigrafisinin yapılması ve in-dikasyon halinde koroner anjiografi yapılması mutlaka gereklidir (5,6). Yine, indikasyon olduğu taktirde, bu hastalara önce koroner anjioplasti veya by-pass operas¬yonunun uygulanmasından sonra transplantasyon ya¬pılması ile morbidite ve mortalite önemli ölçüde azaltı-labilmektedir (7).
Canlı veya Kadavra Donör Tercihi
Her iki tip donör ile de başarılı sonuçlar alınmasına rağmen, hastayı öncelikle hangi tip transplantasyona yönlendirmek konusunda fikir birliği yoktur. Friedman ve ark (8), özellikle cyclosporinin rutin kullanıma gir¬mesinden ve diyabetik transplantasyonlularda hasta ve graft sürvisini anlamlı şekilde uzatmasından sonra canlı transplantasyonun gereksiz olduğunu savunmak¬tadır. Buna karşılık Belzer ve ark (9), imkan olduğu taktirde canlı donörden transplantasyon yapılmasının diyabetik hastalar için en iyi tedavi şekli olduğunu be¬lirtmektedir. Canlı akraba donörlerin seçimi aşamasın¬da bazı doku antijenlerine sahip kardeşler arasında transplantasyon yapılmasının riskli olabileceği görüşü öne sürülmüştür. Çünkü tip-I diyabetin gelişmesi belli HLA antijenleri olan kimselerde daha sıktır (4). Donö-rün bir böbreğini bağışlamasından sonra diyabetinin ortaya çıkması ile onun da son dönem böbrek yetersiz¬liğine girme riskini artırabilecektir. Ancak çok fazla sayıda diyabetik hastaya böbrek transplantasyonu yap¬mış olan merkezlerde bile böyle bir durum ile karşıla-şılmamıştır.
FULL TEXT (PDF):
- 2
66-69