You are here

UYGARLIKLARIN YÜRÜYÜŞÜNDE SON YÜZYILIMIZ VE TÜRKİYE

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of Author
Abstract (Original Language): 
Sayın dekanım, değerli yöneticiler, değerli bölüm başkanları, meslektaşlarım, sevgili öğrenciler hepiniz hoş geldiniz. Efendim, beni burada yalnız bırakamadığınız için size minnettarım. Eksik olmayınız. Her zaman Pamukkale Üniversitesi bizi zaten gönlüne basmıştır. Şimdi biz yemek yiyip de geldik. Ev sahiplerimiz dediler ki, iyi bir konuşma yaparsan akşam yemeği de var. Yani akşam aç kalıp kalmayacağımız sizin alkışlarınıza bağlı. Şöyle rahat rahat oturun şimdi benim size pişirdiğim yemeği siz yiyeceksiniz ve beğenemezseniz hesabı ödemeyebilirsiniz. Arada sıkılırsanız dışarı çıkıp dolaşıp gelebilirsiniz. Bakalım. Şimdi çok önemli bir hafta içerisindeyiz. Mithat Hocamıza da hakikaten şükranlarımı arz etmek istiyorum. Nefis bir açış yaptı. Gönlümü de yansıttı. Tercüman oldu bize. Şimdi şurada bir başlık var ya benim bu başlığı size anlatacağımı düşünüyorsunuz. Hayır, o başlığı sizin nasıl düşünmeniz gerektiğini ve sizin bu soruyu ya da şu başlığın altına neler yazmanız gerektiğini, nasıl araştırmanız gerektiğini biraz arz etmek isteyeceğim. Şöyle ki, ben tarihçiyim arkadaşlar. Yani şimdi yeniden de doğsam, tekrar hayatıma da başlayacak olsam 35 senem geçti benim akademide tekrar tarihçi olurdum ve tekrar üniversitede öğretim üyesi olurdum. Ama çok ilginç bir şeydir. Aramızda tarih okuyanlar kimler? Yani hepimize bir şekilde tarih okutuluyor da, ileride mesleği tarih öğretmenliği falan olacak gibi arkadaşlarımız var mı? Evet çok az. Ben farklı bir sonuç da beklemiyordum çünkü Türkiye’de lise öğrenimini yapıp da tarihi seven insan çok azdır. Aralarında ben de varım. Tarih nedense Türkiye’de sevilmez. Üniversiteye geldiğinizde de birden bire çakılırsınız, çünkü size siyasi tarih dersleri verilir. Belki sizde de siyasi tarih dersleri vardır. Belki size de okutuyorlardır bunu. Büyük ölçüde Allah rahmet eylesin Prof. Dr. Fahir Armaoğlu’nun kitabını okuturlar. Fahir Armaoğlu’nun ilk baskısı maşallah şu inşaat yapılırken tuğla olarak kullanılabilirdi. 19. Yüzyıl Tarihi diye ilk birinci cildi çıktı 850 sayfadır. Sonra 20. Yüzyıl Tarihi çıktı. Öğrenci onu gördüğü andan itibaren bırakır zaten tarihi. Vazgeçer bu işten. Onun da dışında hakikaten bir de tarih çok ürkütücüdür arkadaşlar. Çünkü genellikle hani öğrenciler böyle düşünürse, eyvah ben bu kitabı nasıl ezberleyeceğim, ben buradan notları nasıl hazırlayacağım, diye düşünürse, halk ne yapmaz diye düşünüyorsunuz. Halka da baktığımız vakit genellikle halkın içinde dolaştığınızda şu vardır. Tarih hakikaten de korku tüneli gibidir; yani çünkü bugün başımıza gelen neler varsa hepsinin kökenleri tarihtedir. Doğru mu, hocalarım burada. Hepsi tarihtedir ve dolayısıyla tarih böyle hortluyor da derler. Marx da öyle söylemiştir. Tarihin hortlakları falan diye. Bizde de öyledir yani. Sevr mi geliyor aman. Tekrar 19. yüzyıla geri mi dönüyoruz? Bunların içerisinden pek çok kısmı da doğrudur hani. Haklı birtakım eleştiriler ve tespitlerde var. Ama ilk başta siz tarihin hain komplolarla örülü olduğunu ve tarihin hakikaten bizim hayatımızı mahvettiği bir yerde bir unsur olarak görmeye başlarsanız. Bu nedenle siz tarihi niye sevesiniz ki? Böyle bir sıkıntımız vardır. Bir de şunu söyleyeyim: Bir söz vardır ve çok da doğrudur. Onu söyleyeceğim özellikle ön sırada oturan arkadaşlarımıza tarih hocalarınızın kıymetini bilin, hakikaten de bilin; çünkü onlar çok zor bir dönemden geçmişlerdir. Doçentlik ve profesörlüğe geldikleri vakit beş kişilik bir jüri onların karşısına geçerler. Adeta kardinaller toplanmış gibi ve sanki böyle yeni papayı seçiyor gibi. Evladım sen anlat bakalım diye sorarlar., Bize söyle bakalım, Üç Kutsal İmparatorluk Ligi neydi? Bir düşünmeye başlarsın. Sonra üçüne de, imparatorluklara da ligine de … Tek bildiğim bizim Süper Lig. Onun dışında başka ne bilebiliriz yani. Allah aşkınıza doçentliğe gelmiş adam artık önünüze oturup Üç Kutsal İmparatorluk Ligi, efendim jirondenlerin içinde bir adam vardı o mu? Allah’ım Yarabbim, bu benim neyime yarayacak ya? İşte böyle bir şeydir tarih ve bana hep soruyorlar. Karlofça’yla Pasarofça’nın tarihini biliyorsam namerdim, buradan çıkmak nasip olmasın ve 35 yıllık yani son 25 yıldır arkadaşımızda söyledi tarih profesörüyüm. Bu mudur tarih. Sözünü seveyim ya bu mudur. “Bu mudur” Atiye’nin şarkısındaki gibi bu mudur yani? Ben şiir bile ezberleyemedim hayatımda. Ben hiç şiir ezberlemedim. Ben tiyatro kulübünde oynuyordum. Kendi repliklerimi ezberleyemedim ama çok güzel uydururdum. Ama tarih bu değil. Bilim bu değil. Bilim bunun dışında bir şey. Ama size mutlaka ki maalesef benim meslektaşlarım bunu yapıyorlar ve beraber jüriye giriyoruz. Beş kişi başlıyorlar şimdi kronoloji sormaya. Ne kadar meraklı bunlar ya kronolojiye. İşte olmuyor çünkü kronoloji bilmek tarih bilmek demek değildir. Kronolojiyi zaten internetten çıkartıyorsunuz. Cep telefonunuzdan girip bulabilirsiniz. Başka bir şey lazım. Tema lazım. İyi bir tarihçide neler olması lazım? Biraz bunun üzerinde durmak gerekir.
1151
1169